Doğa kim, biz kimiz?
“Doğa sevgisi” diye bir şeyle ne zaman tanışıyoruz? Okulda kompozisyonlar yazıyoruz, doğa sevgisini anlatan. Ne var doğada? Hayvanlar, bitkiler, hava, su… İnsan değil. TDK’ya göre “Kendi kuralları çerçevesinde sürekli gelişen, değişen canlı ve cansız varlıkların hepsi” doğa; “İnsan eliyle büyük değişikliğe uğramamış, doğal yapısını koruyan çevre”. Yani bir doğa var, bir biz varız. Bir doğanın kuralları var, bir bizim. Reha Erdem’in son filmi “Neandria”nın gösteriminden sonra Kadıköy Sineması’ndaki söyleşide dediği gibi bugün yaşadığımız felaketlerin temelinde tam da bu ayrım yatmıyor mu?
“Neandria”, antik bir kentin yakınındaki yoksul bir köyde ‘sıkışan’ gençlerin hayatlarına odaklanıyor. 15 yaşındaki Suna, annesinin hırsıyla yarışlara hazırlanmakta olan bir atlet. Aslında o sadece koşmak istiyor, yarışmak değil. Kardeşi Filiz, ‘kanalıma hoş geldiniz’ kuşağının bir mensubu, fakat “o köyde bir şey olmuyor ki”, ne çeksin de anlatsın? Mako ise içinde kopan fırtınaları şarkı sözlerine yansıtan bir rapçi. Âşık olmak istiyor ama ‘burada’ ne mümkün? Derken bu ‘hiçbir şey olmayan’ köyde bir ceset bulunuyor. Tuhaf bir imam zuhur ediyor. Taş ocağı kurmak isteyen şirketle sorunlar baş gösteriyor. Filiz’e epey anlatacak şey çıkıyor yani.
Filmin genç bir atmosferi ve çok başarılı genç oyuncuları var. Suna’da Deniz İlhan’ı, Mako’da rapçi İzzy’yi, Filiz’de Ayşegül Kopartan’ı izliyoruz. Yarışmaya hazırlanan diğer atlette de Gizem Katmer’i. Yıldızlar karmasına benzeyen ‘diğer’ oyuncular arasında ise Ahmet Rıfat Şungar, Bülent Emin Yarar, Nihal Yalçın, İnci Nur Daşdemir, Nur Fettahoğlu, Serkan Keskin ve Tanıl Bora var. Evet, Tanıl Bora acımasız antrenör Cumhur Hoca olarak çıkıyor karşımıza, nasıl da iyi oynuyor. (İsmini Galatasaray Lisesi’nde Reha Erdem gibi benim de hocam olan Cumhur Hanım’dan almış olduğunu öğrenmek de ayrıca keyiflendirdi beni).
“Neandria”nın o ‘taşra sıkıntısı’nı sarıp sarmalayan aydınlık bir ruhu, bir neşesi var. Tanıl Bora’ya da en heyecanlı gelen bu “ütopik ruh” olmuş. “Son dönemde Türkiye’de yapılan filmlerde olmayan şey bu” diyor, “O filmler taşranın karanlığını ve basmışlığını anlatıyor. Burada da var o karanlık ve basmışlık ama her şeye rağmen bir ışık hüzmesi var”.
Kollektivite ateşi
Bu ütopik ve kolektif ruhun altında biraz da filmin çekim koşulları yatmakta. ‘Ekolojik olarak sürdürülebilir’ bir yapım girişimi, “Neandria”. Ömer Atay ve Serra Ciliv’in yapımcı olarak imza attığı filmde jeneratörden uzak durulmuş, pet şişe, plastik tabak çatal yok, senaryoları basılı olarak değil dijital ortamda paylaşmışlar. Yeme içme ve istihdam konularında çekim yaptıkları köyün ekonomisine uyum sağlayarak ölçülü bütçelerini onlarla paylaşmışlar. “Bir kollektivite ateşi yakmayı” amaçladıklarını anlatıyor Reha Erdem ki, dediği gibi şu an bizim için en önemli şey bu: “Bir şeyin etrafında toplanıp beraber olmak”.
En başa dönersek, kafamızdaki ayrımları doğa ile insandan başlayarak kaldırma yoluna gidersek, Reha Erdem’den alıntılayarak umut ışığıyla bitirmek istiyorum; bitkileri, hayvanları, ağaçları, kuşları bir torbaya koyup kendimizden öteye, kendimizi de onların sahibi konumuna koymaktan vazgeçersek, – çünkü asla değiliz – “hepimizin bir arada yurttaşı olduğumuz arzusuyla oluşturulmuş bir dünyanın hayalini kurarsak, gelecek bize bayağı bir şey vadediyor”.
Not: “Neandria” 15 Mart’ta Başka Sinema salonlarında gösterimde.